Sizi; annesi Yunan, babası İtalyan bir kız çocuğu ile tanıştırayım…
Taormina…
Yüksek bir tepe… Bu tepenin yamaçlarında taraça taraça denize doğru uzanan rengârenk evler… Goethe’ye ilham veren panoramik manzara… “Sicilya’nın İncisi” Taormina, gerçekten de çok büyük olan ve bu yüzden bir kerede şahit olamayacağınız adanın ihtişamını minyatür olarak gözler önüne seriyor. Önüm Panoramik Akdeniz manzarası, arkam Etna Dağı… Sağım solum ise sıcak mı sıcak, sevecen mi sevecen Sicilya insanı…
Dar sokaklarını dolduran turistleri, moda ve sanat stüdyoları, tasarım butikleri ve ünlü kafeleriyle Taormina, Sicilya’nın en renkli yerlerinden biri. Öyle ki Taormina’nın büyülü manzarası, ünlü yazar Lawrence’ı da 1920 – 1923 yılları arasında bu kasabada yaşamasına neden olacak kadar etkilemiş.
Dik bir yamaçta konumlanmış olması ve Etna’nın muhteşem görüntüsü ile taçlanması da bu güzelliği iyice pekiştirmiş durumda. Elbette bu görsel güzellikte Akdeniz’in derin ve huzurlu maviliğinin etkisi de yadsınamaz. Kasaba, giriş ve çıkısında bulunan iki kemer ile birbirine bağlanan dar ve uzun caddesi Via Umberto ile tanımlanacak kadar minik. Minik ama hiç şüphesiz ziyaretçilerinin kalbine işleyecek kadar da etkileyici.
PortaMessina ve Porta Catania kemerleri arasında kalan Via UmbertoCaddesi, Taormina yaşamının tam olarak merkezi. Cadde; dar, uzun ve birbirinden keyifli mağaza, butik, pastane, restoran, bar, hediyelik eşya, şarap dükkânlarına ve çok şirin çiçekli balkonlara ev sahipliği yapıyor. Ara sokakları ise ana caddesinden daha da keyifli. Bu daracık sokaklarda nefis lokal restoranlar ve özgün butikler bulabilirsiniz.
PortaCatania kemeri sonrası meydana geldiğinizde Etna size gülümseyince zaten kasabanın asil büyüsünü tatmış oluyorsunuz. Goethe yanılıyor olamaz. Hele ki WoodyAllen‘in de kasabaya hayran olduğunu öğrenince bir sonraki sinema filminin ‘Midnight in Taormina’ olması ihtimali ya da hayali bile güzel
Antik Roma – Yunan tiyatrosu olan ‘Teatro Greco’, Taormina kasabasının ve hatta Sicilya adasının en önemli tarihi yapısı. Teatro Greco, Syracuse şehrindeki amfi tiyatro sonrası adanın en büyük ikinci tiyatrosu ve günümüzde turistik ziyaretlerin dışında opera, tiyatro ve konserler için de kullanılan müthiş bir akustiğe sahip.
Palazzo Corvaja, Porta Messina kapısından girdiğinizde karşınıza çıkan ilk meydan olan Piazza Badia’da, Ortaçağ’dan kalma, Araplar tarafından inşa edilmiş ve ismini Corvaja ailesinden alan bir saray. Saint Catherine of Alexandria kilisesinin hemen yanında. Corvaja binası, zamanında Sicilya’nın parlamento binası olarak kullanılmış ve şimdilerde Sicilya müzesi olarak ziyaret edilir durumda. Her iki yapı da tarihi dokuları sevenler için görülmesi gereken güzellikte.
Clock tower; kasabanın en kalabalık meydanı olan Piazza Aprile‘de bulunuyor. Kulenin hemen yanında olan ve uçurum kenarında bir teras görüntüsü veren boş alan, nefis Akdeniz manzarasını içinize çekmek için ideal. Çevresindeki kafelerde oturup Granita keyfi yapmak, sokak sanatçılarını izlemek ve kasabanın sakinlikle akan huzurlu yaşamını gözlemlemek ayrı bir keyif.
Taormina benim nazarımda bir günlük turistik ziyaret ile değil, tam da yaptığım gibi en azından hayatınızdan bir hafta çalıp kasaba yerlilerinin arasına karıştığınızı hissetmeniz gereken bir destinasyon. Bu fikrime güvenin ve Catania ve çevresini gezmek için tatilinizi mutlaka Taormina merkezli planlayın…
(Efsaneye göre zorba Yunan kralının öfkesinden kaçan Naxos halkı, huzur içinde yaşamak için yeni bir yerleşim alanı ararken, denizle gökyüzünün arasına sıkışmış yemyeşil bir yer görmüşler. Denizi ayakları altına alan korunaklı bir tepede yer alan Taormina yerleşim için büyülü bir lokasyona sahipmiş.)
MESSINA
Kiraladığım araçla Palermo’ya geçeceğimden ötürü Taormina gezisini bitirebildiğim kadar erken bitirmeye çalışıyorum. 2 saat ayırmayı planladığım Taormina’dan 3 saatte çıkabiliyorum anca. Altımda araba olduğu için ara yollar yerine otobanı tercih ediyorum Palermo uğruna. Böylece yolumun üstündeki Cefalu Köyü’nü ve Messina’yı da görmüş olabileceğim.
Etrafındaki tepeler Sicilya’nın içinden uzanan şehrin gelişimi dar deniz sahillerinde olduğundan Messina, dünyanın‘En uzun şehri’ lakabına hak kazanmış. İtalya anakarasına en yakın nokta olduğundan olsa gerek tipik İtalyan şehirlerini andıran Messina, bir Sicilyalı gibi durmuyor açıkçası. Ancak yine de limanıyla ada için önemli bir konumda. Bu noktaya Sicilya’yı anakarayla birleştirecek bir köprü inşa edilmesi bile düşünülüyormuş.
Hemen sahilde, denizin içine yapılmış devasa, yaldıza boyanmış Meryem Ana heykeli karşılıyor sizi ilk önce. Heykel, Akdeniz’e açılan denizcilere sağlık, avlarında bereket ve sağlıklı dönmelerini ifade ediyor.