Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya’nın moda haftası podyumlarını aratmayan başkenti Palermo, meşhur Sicilya mafyasının doğduğu yer olarak anılsa da son dönem İtalyan anakarasının birçok şehriyle yarışır bir turizm potansiyeline sahip olmasıyla ön plana çıkıyor. Şıklığı ve asilliği ile dikkat çeken Palermo, mimarisinin yanı sıra Sicilya genelinde hissedilen tipik bir ada şehri görünümünden uzak duruşuyla da Sicilya’nın Milano’su sıfatını fazlasıyla hak ediyor.
Türkiye’den direk uçuşun olmadığı Palermo’ya Catania üzerinden ulaşmanız mümkün. THY, Sicilya’da bir tek Catania’ya uçuyor. Dolayısıyla seyahatinize Türkiye’den başlayacaksanız ilk durağınız Catania Fontanarossa Havaalanı olacak. İstanbul’dan 2,5 saatlik süren bir uçuş sonrası Catania’ya varıyorsunuz. Bkz. Catania izlenimlerine ilişkin yazım:
http://jorkoyollarda.com/cizmenin-asi-cocugu-genova/
Catania’dan otobüsle Palermo’ya ulaşabileceğiniz gibi araba kiralayarak da bunu gerçekleştirebilirsiniz. Eğer bir yerden bir yere varma konusunda aceleci değilseniz ve yolculuğunuza yeni mekânlar, yeni tatlar, yeni insanlar, kısaca yeni maceralar eklemek isterseniz araba kiralama seçeneğini değerlendirebilirsiniz. Zaten Sicilya mafyasından sonra İtalya’nın en büyük organizasyonu konumunda bulunan Fiat marka bir araçla yaşayacağınız bu deneyim, ada başkenti Palermo’ya da yakışır bir yolculuk olacaktır.
Havaalanının hemen yanı başında yaklaşık 10 adet araç kiralama firması bulunuyor. http://italy.rentalcargroup.com isimli site size epey yardımcı olacaktır. Önceden rezervasyon yaptırdığınızda günlük 8 Euro’ya bile araç kiralayabilirsiniz.
Yurtdışı seyahatlerime yeni bir deneyim katmanın da merakıyla 3 günlüğüne 70 Euro verdiğim Fiat Punto marka araç kiraladım. Adadaki geri kalan 3 günüme eşlik edecek olan aracımın deposunu fuller fullemez ilk durağım; tüm heybetiyle Catania’ya harika bir arka fon oluşturan, Vezüv’le birlikte Avrupa’nın iki aktif yanardağından biri olan Etna oluyor. Daha sonra sırasıyla Taormina, Messina ve Cefalu’yu arşınladıktan sonra akşam saatlerinde Palermo’ya varıyorum. Bkz. Taormina ve Messina izlenimlerine ilişkin yazım:
http://jorkoyollarda.com/sicilyada-bir-yunanli-taormina/
Burada konaklama ihtiyacımı giderme bahanesiyle hazır şehri de gece gezmiş oluyorum. Şehirleri gece gezmeyi çok seviyorum. Çünkü ışıklar, o şehrin kimliğini gösteriyor bana daha çok. Gündüz gezdiğim şehri imkânım varsa gece de gezmeyi tercih ediyorum. Böylece şehrin kimliği ve duruşu hakkında çok daha bilgi edinmiş oluyorum.
KİRALADIĞIM ARAÇ GECENİN BİR YARISI GÖZÜME SUİT OLARAK GÖZÜKTÜ
Bir gece yarısı bir kısmı arabayla bir kısmı da yürüyerek olan Palermo keşfim sonrası uyumak için yer bakıyorum ancak ne mümkün. Palermo’da girdiğim 10’a yakın otel de gecelik için 60 ila 200 Euro arası fiyat biçince sokak lambası altında adeta bir süit oda gibi gözüken Fiat Punto’ya yöneliyorum. Bu sayede yatağın büyüsüne kapılıp erken kalkmak için kurduğum alarmımı ertelememiş olacağım. Her ne kadar Etna, Taormina, Messina ve Cefalu’da araçla ve yaya olarak yaptığım keşif beni yorsa da araç o gece benim için en ideal konaklama seçeneği oldu. Ertesi gün mafyanın izini sürmek için Corleone’yi de ziyaret edip ve 250 km uzaklıktaki Catania’ya geri dönecek olmamdan ötürü Palermo’ya ayırdığım zamanı biraz da uzun tutabilmek adına erken sabah erken saatte kalktım. İnsanlar işlerine giderken ben de başladım elimde fotoğraf makinesi ile şehri gezmeye.
Otelin birinden aldığım şehir haritası, gezilecek belli başlı noktaların geceyi geçirdiğim Roma Caddesi’nde yürüme mesafesinde olduğunu gösterince arabayı daha güvenli bir yere park edip ilk durağım olan Piazza Politeama’ya doğru yürüyorum. Meydana ulaşan cadde üzerinde ve sizi caddeye bağlayan caddeler ara sokaklarda alışveriş yapabileceğiniz onlarca mağaza ve dükkân yer alıyor. Burası, şehrin en hareketli ve canlı meydanı. Meydanda bir tiyatro binasının yanı sıra çok sayıda heykel ve restoran bulunuyor. Tiyatro binasının üzerindeki at figürleri ise bana çok etkileyici geldi.
GODFATHER SERİSİNİN EN ETKİLEYİCİ SAHNESİNİN ÇEKİLDİĞİ ALAN; TİYATRO MASSİMO
Piazza Politeama’dan şehrin iç bölgesine doğru bir beş dakika yürüdükten sonra ikinci durağa, Tiyatro Massimo’ya varıyorum. Adanın en önemli yapılarından biri olan bu bina, Avrupa’nın da en büyük opera binaları arasında yer alıyor. Sabahın köründe gezmeye başladığım için binaya giremiyorum. Çünkü henüz açılmadı. Opera, bale ve tiyatro gibi eserler için bir üs olan Tiyatro Massimo’da beni asıl heyecanlandıran konu The Godfather – 3 filminin final sahnesinin bu bina önünde çekilmesi. İzleyenler iyi hatırlayacaktır, burada Al Pacino’ya bir suikast girişimi yapılır ve Al Pacino’nun kızı da babasının önüne atlayarak vurulur. Al Pacino’nun vurulan kızına sarılı bir şekilde ağlayışından etkilenmeyen bizden değildir!
Elimdeki haritanın da yardımıyla Palermo’yu yürüyerek keşfetmeye devam ediyorum. Üçüncü durağım; Piazza dei Quattro Canti. Nam-ı diyar Utanç Meydanı.
Burası Palermo’nun merkezi ve 4 ana yol burada kesişiyor. Karşılıklı inşa edilen dördüz binaların hepsinin üzerinde baştan aşağı dörder tane olmak üzere çıplak kadın heykeli yer alıyor. İşte buraya Utanç Meydanı denmesinin nedeni de bu çıplak heykeller imiş. Hemen aklıma Edirne’deki özgür kadın heykeli için eylem yapan gericiler geliyor aklıma. Gülüp geçiyorum. Burada trafik çok yoğun olduğu için sabah saatlerinde gezmenizi öneririm. Zira çok erken saatte gitmeme rağmen yolun tam ortasında iki trafik polisi trafiğin akışını sağlamaya çalışıyordu.
MONREAL KATEDRALİ ŞİMDİYE KADAR GÖRDÜKLERİM ARASINDA EN İYİSİYDİ
Utanç Meydanı’ndan düz yukarı çıkınca karşınıza muhteşem heybetiyle bir katedral çıkıyor. Corso Vitorio Emanuele Caddesi üzerindeki Monreal Katedrali gerçekten bu zamana kadar gördüklerim arasında en iyi mimariye sahip diyebilirim. Gotik mimari, barok mimari, neo-klasik mimari üçlemesini aynı anda veren katedrale Vittorio Emmanuele Caddesi boyunca yürüyerek ulaşmanız mümkün. Katedralin bugün bulunduğu yerde aslında bir Bizans Kilisesi varmış. 12’nci yüzyılda buraya bir Katedral yapımı başlamış ve yapımı yüzyıllar sürerek ancak 18’inci yüzyılda bitirilebilmiş.
1185 yılında inşa edilmeye başlanan Katedral, Palermo tarihinin farklı dönemlerini yansıtan, farklı mimari tarzların sergilendiği bir yapı. Ana girişin solunda, 2 tane şapel bulunuyor. Burada kraliyet üyelerinin, imparatorların ve eşlerinin mezarları var. Sicilya’nın ilk kralı olan Roger II ve kızı Constance de Hauteville’nin mezarları da burada imiş.
Katedralin diğer ilginç bir özelliği de ‘meridyen hattı.’ İç mekânda zemin boyunca eşit aralıklı Zodyak işaretleriyle, zemine çapraz kazınmış bronz çizgiler yer alıyor. Katedralin bahçesinde çeşitli heykeller de yer alıyor. Yapının tarihi geçmişini anlamak için, çevresini dolaşarak incelemenizi öneririm.
Katedrali ziyaret ettikten sonra hemen arka bölümde bulunan ve adanın en önemli pazarlarından biri olan, pazar yerini de gezmenizi öneririm.
Zengin tarihi, kültürel ve mimari değerlere sahip Palermo’da son durağım Kraliyet Sarayı. Sicilya Krallığı zamanında bir dönem Norman hâkimiyetine giren saray günümüzde Sicilya Parlamento binası olarak kullanılıyor. Tadilat olduğu için içine giremedik ancak binada Avrupa’daki en eski kraliyet hükümdarlarından olan Sicilya Krallığı’na farklı dönemlerde hükümdarlık yağmış 2’nci Frederick ve 4’üncü Conrad’ın koltuklarını sergilendiğini sonradan öğrenmek haliyle üzdü beni.
Palermo’nun varoş mahallelerine de acele bir şekilde göz attıktan sonra Palermo Balık Pazarı’nı görerek Roma Caddesi’ne geliyorum ve bir güzel öğle yemeği yedikten sonra adanın başkentinden ayrılıp Corleone’ye doğru ilerliyorum… Bkz. Corleone izlenimlerine ilişkin yazım:
http://jorkoyollarda.com/en-baba-koy-corleone/
Özetle Palermo, Kuzey İtalya şehirlerini andıran bir cazibeye sahip. Gitmedim ama bir Milano benzetmesi yapabilirim. Şehirde yaşayanların yanı sıra şehrin sokakları ve binaları da kalite kokuyor. Palermo, bir moda haftası tanıtımına podyum rolü üstlenmiş ve Palermolular da bu podyumda kendilerini günlük hayatın akışına bırakmış…
MUTLAKA YAPIN
1- Palermo’yu keşfetmeye Via Roma’dan başlayın
2- Piazza Politeama’yı fotoğraflayın
3- Al Pacino’nun vurulan kızına sarıldığı Godfather 3’ün çekildiği Tiyatro Massimo’yu görün
4- Utanç Meydanı’nı görün
5- Muhteşem heybetiyle Monreal Katedrali’ni ziyaret edin
6- Kraliyet sarayını gezin
7- Palermo Balık Pazarı’nda yürüyün
8- Palermo’nun ara sokaklarını keşfedin
9- Cefalu ve Corleone gibi yakın köyleri ziyaret edin
10- Pizza ritüelini burada da gerçekleştirmeyi ihmal etmeyin