Sadece Edirne’nin değil Trakya’nın da “Cadılar Bayramı” olarak bilinen ve her yıl Ocak ayında (doğru zamanı 6 Ocak) Keşan’ın Çamlıca Köyü’nde gerçekleştirilen bir Ortaçağ geleneği olan Bocuk Gecesi’nde köyün gençleri sırtlarına beyaz ya da kara çarşafları geçirip yüzlerini boyayarak kendilerini sokağa atıyor ve köyde çalınmadık cam ve kapı bırakmıyor…
İnsan oldu sureti, ne kışı bekledi ne geceyi…
Korudağları’nın geneline hakim olan çam ormanlarının başlangıç noktası olan ve adını da bölgedeki mis kokulu çam ağaçlarından alan Çamlıca Köyü, çokça uzun senelerdir korkutucu ancak bir o kadar da ilgi çeken bir geleneğe ev sahipliği yapıyor.
Çamlıca; Edirne’nin Keşan İlçesi’ne bağlı bir köy. Aslında bundan 5 yıl öncesine kadar bir belediye başkanı bulunan bir belde idi. Şimdilerde Keşan’a bağlı bir köy olan Çamlıca, Keşan’a 13, Edirne merkeze ise 123 kilometre uzaklıkta. Tüm bunların yanı sıra Çamlıca, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde onlarca farklı yere yaptığı ‘Yeryüzündeki cennet’ yakıştırmasına nail olan Gökçetepe’ye, Rumca adıyla Mariz’e de komşuluk yapıyor.
Keşan’dan Gelibolu istikametine giderken, henüz Korudağları’nın yüksek rakımına ulaşmadan yolun sağında ışıl ışıl sokak lambalarıyla dolu bir yerleşim göreceksiniz. İşte burası, bir dönem Rumların yaşadığı, şimdi ise ataları yüz yıl önce Yunanistan’dan göçen mübadillerin torunlarının kendine yurt edindiği şirin mi şirin bir köy.
Yaklaşık 500 kişinin yaşadığı bu köyde uzun yıllardır devam ettirilen ve Ortaçağ’dan kalma bir gelenek olduğu rivayet edilen bir gelenek yaşatılıyor: Bocuk Gecesi…
Eski çağlarda uzun kış gecelerinin en soğuğu, günümüz takvimine göre 6 Ocak’a tekabül eden Kasım günlerinin 61’inci gecesine denk gelirmiş. Rivayete göre Kasım’ın 61’ini 62’ye bağlayan o gece “Bocuk” denilen görünmez bir varlık ortaya çıkarmış ve insanlar da bu varlığa yakalanmamak adına birtakım tedbirler alırmış. İşte bu tedbirlerden biri de o gece evde kabak pişirmek ve kabaktan yemek imiş. Nasıl ki Hıristiyan inanışında halk İsa’yı saklamak için tüm kasabanın aynı kokuya bürünmesi için o gece domuz pişiriyorsa Trakya ve Balkanlarda da insanlar domuz kokusunu bastırmak adına kabak pişirirlermiş.
İşte o çağlardan günümüze kadar ulaşan ve Trakya’nın Cadılar Bayramı olarak lanse edilen Bocuk Gecesi 2005’ten itibaren Çamlıca Kültür ve Turizm Derneği’nin öncülüğünde, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası’nın da desteği ile özel bir organizasyon olarak kutlanıyor. Her yıl 6 Ocak akşamı Çamlıca sokakları, birbirinden korkunç kostümlere bürünmüş insanlarla dolup taşıyor.
Köyün gençleri sırtlarına beyaz ya da kara bir çarşaf geçirip yüzlerini boyayarak kendilerini sokağa atar ve köyde çalınmadık cam ve kapı bırakmazlar. Köyün yaşı büyük kişileri ise o gece evde kabak tatlısı yapar ve bu tatlıları ikram etmek için kapılarının çalınmasını bekler.
İşte bu ritüele son yıllarda başta Keşan, Edirne ve Çanakkale’den de katılımcılar eşlik etmeye başlayınca Bocuk Gecesi neredeyse 10 yıldır adeta bir festival tadında kutlanıyor.
Dans, müzik ve korku üzerine tiyatro gösterilerinin eksik olmadığı festivalde korku ve eğlence bir arada yaşanıyor.
İSKEÇE VE YAMBOL’DAKİ MASKE FESTİVALLERİNE BENZER ÖZELLİKLER TAŞIYOR
Yunanistan’da ve Bulgaristan’da benzerlerinin yapıldığı, Yunanistan’ın İskeçe (Xanthi) şehrinde bu yıl 3 -19 Şubat tarihleri arsında kutlanacak olan İskeçe Maske Festivali ile her yıl Şubat ayının son haftasında yapılan Bulgaristan’ın Jambol (Yambol) şehrindeki Kukerlandia festivallerine benzer özellikler taşıyan Bocuk’un UNESCO’ya girme için de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Keşan Ticaret ve Sanayi Odası çalışmalar yürütüyor.
ORTA ÇAĞDAN KALMA BİR GELENEK
Bocuk, halk arasında, görünmeyen ama senede bir kez ortaya çıktığına inanılan korkunç bir varlığı ifade etmek için kullanılır. Bu varlık genellikle iri, tüylü ve ansızın ortaya çıkan bir şey olarak tanımlanır. O yüzden iri insanlara “Bocuk gibi olmuşsun” da denir. “Bocuk Domuzu”, “Bocuk Kaarsı (Karısı)“ bu varlıktan kaynaklı kullanılan tanımlamalardır. Onun ortaya çıkacağı geceye de “Bocuk Gecesi” denir.
Bocuk gecesi, halk takvimine göre Kasım günlerinin 61’inci gecesine denk gelir. Yani Kasımın 61’ini 62’ye bağlayan gece “Bocuk” denilen görünmez varlığın ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Bu nedenle insanlar bu varlığa yakalanmamaya çalışırlar ve bazı tedbirler alırlar. Bu tedbirler arasında evde kabak pişirmek ve o kabaktan yemek, sokağa yalnız çıkmamak veya evde yalnız kalmamak, sokağa yalnız çıkılırsa yanında saz/kamış bitkisinden örülmüş bir ip taşımak vb. tedbirler sayılabilir. Bu tedbirler alınmaz ise ‘Bocuk’un ansızın gelip sırtımıza bineceği, ağırlığı ile bizi ezeceği veya alıp kaçıracağı varsayılır.
Yanında saz ya da kamıştan örülmüş bir ip taşırsan Bocuk’u yakalama şansına sahi olabilirsin. Eğer Bocuk’u yakalayıp bir şeyin içine kapatırsan sabah o şeyi açtığında Bocuğun altına dönüştüğünü de görebilirsin. Ama bocuğu yakalamak için onun karşısına çıkabilecek cesarete de sahip olmalısın. Bocuk eğer insan kılığına bürünürse beyaz giyer. Bembeyaz örtüler içinde yüzü ve saçları da beyazlı bir şekilde karşımıza çıkabilir. Ancak insan kılığına pek bürünmez. Genellikle gece ansızın çıkar ve kişiye arkadan sarılarak/sırtına binerek yakalar, alır götürür. Bocuk’un genellikle dış mekanlarda karşımıza çıkması muhtemelken Bocuk Karısı ise genellikle ağırlarda görülür. Bocuk Gecesi’nde kutlama ya da şölen yoktur, korku vardır. Bu korku ile o gece bir arada olmaya gayret gösteren insanlar vakit geçirmek için seyirlik oyunlar oynar, çerezlik yer, hikayeler anlatır. Bazen birileri insanların bu korkusundan istifade ederek kılık değiştirip onları ‘Bocuk Geldi’ diye korkutmaya çalışır. İyi gözlem yapan kişiler o gece komşularından evde yalnız kalanları tespit ettikten sonra beyazlara bürünüp o komşuların kapısını ve camını tıklar.
Komşu, kapıyı veya perdeyi açınca gördüğü ilk manzara ile korku yaşar. Bazı kimseler Bocuk Gecesi’nde suya atılan tahtanın sabah su ile birlikte donmuş olarak bulunmasını o evdeki kişilerin o yıl boyunca sağlıklı, sıhhatli, dayanıklı ve güçlü olacağına inanır.