Aslında üçte biri sıcak, üçte biri ılık ve üçte biri serin geçen Eylül, gerek tatil gerekse şık kombinler için bana daha çok hitap etse de konu sonbahar olunca Ekim’ciyim ben. Şiirlere şarkılara, şairlere bestekarlara inat benim için sonbahar Ekim’de başlar. Eylül, bir sonbahardan beklenen tüm bileşenlerin hakkını fazlasıyla verse de benim içsel ve düşsel yarımküremde sonbahar, masa takvimimdeki yaprağın Ekim’i göstermesiyle başlar. Eylül’cüler ve Ekim’ciler gibi bir tartışmaya yol açma niyetim elbette yok ancak benim için sonbaharın, güzün, hazanın -siz bu mevsimi nasıl adlandırıyorsanız adlandırın- karşılığı; onuncu aydır…
İşte bu ’10’ numara ay, uzun süredir ertelediğim, dost sohbetlerinde ‘kaçamak’ diye tabir edilen ‘kısa koşu’ bir seyahatin davetiyle geliyor. Eylül’ü yolcu etmeye birkaç gün kala hazırladığım sırt çantam, temizlediğim çadırım ve yıkadığım tulumum şimdiden bagajımın arkasına yerleşti. Ve ben bu ‘kaçamak’ için kendime spotify’dan liste oluştururken uzun süredir ihmal ettiğim blog adresime de uğrayıp bir hal hatır sormak istedim.
Anlatılmak istenenin anlatılabildiği kadar anlatıldığı ve bu anlamlama ritüelinin sözsüz sedasız, olabildiğince minimalist bir biçimde yapıldığı “La Tortue Rouge” filmi, müzikleri ve dinginliğiyle arabayı hafif güney eksenine döndürme meyili veriyor. Elbette ki sessizliğin de büyük payı var bunda. Ve yol boyunca turuncuya boyanmaya hazırlanan manzaranın…
Gündüzleri rahatsız etmeyen, terletmeyen, hatta iç ısıtan, tam da D vitamini depolamalık bir güneş, akşamları uzun kollu bir üst, gecenin ilerleyen saatlerinde onun da üzerine bir kot mont… İşte bunlar ideal bir Ekim ayının ideal bileşenleridir benim için. Güneş ışınlarının ısısıyla birlikte eğimini kaybetmesi, bize mükemmel gün batımları armağan edeceği gibi “Love in the sky” gibi parçalar da dinginliğin nirvanasını bahşeder.
Ve tam da işte şu an; balığın yağlandığı, mantarın haşlandığı, bağların bozulduğu, araların düzeldiği ve en güzel şarapların içildiği bir ay bizi bekliyor.
Kalabalıklardan, gürültüden ve ‘modern yaşam’ adı altında inşa etmek için harcanan zamanı ve enerjiyi heba edişlerimizden izole bir yolculuk, Ekim’i Ekim yapan bir ritüel. Ve şimdi kredi kartına “tek çekim” yerine “sek Ekim” talimatı verip deniz, günbatımı, doğa ve yıldızlardan oluşan tarifeli bir yolculuk zamanı…