Adını, Latince diz anlamına gelen gen kelimesinden alan İtalya’nın beşinci büyük kenti Genova, Çizme’nin diz bölgesine geldiği için haliyle Fransa’ya da yakın bir konumda yer alıyor. Bu da Genova’ya gitmişken Fransa’nın Güneydoğusundaki herhangi bir kenti günübirlik ya da konaklamalı bir deneyimi de size sunuyor.
Sınıra yakın bir kenti ziyaret ettiğinizde başka bir ülkeye geçmek hem ilginç, hem de keyif verici olabiliyor. Hele bunu trenle yapmak, seyahatinizi katbekat eğlenceli hale getirecektir. Ve Avrupa’da sınırların ne kadar olması gerektiği gibi olduğunu da deneyimlemiş oluyorsunuz.
İnsanların, gözüyle görmeyip her türlü kuralına boyun eğdiği yegane ritüel ülkeler arası sınırlardır. Doğuda; görmediğin, dokunamadığın yasal bir çizgiyi geçmek uğruna türlü mücadeleler ve sayısız canlar verilirken batıda bu işin bir göz teması kurularak hallolması, oldukça güven verici.
Konuyu diplomasiye kaydırmadan seyahatimize gelelim.
Çizmenin Asi Çocuğu; Genoa yazımda da bahsettiğim gibi, geceyi geçireceğiniz noktayı Stazione di Principe’e yakın bir noktadan seçerseniz bu tren istasyonundan kendinizi trenli bir seyahat deneyimiyle ödüllendirebilirsiniz. Ben de, Genova merkeze gelip Principe durağında indikten sonra göz atmak için uğradığım tren istasyonundan gidiş-dönüş bir Monaco bileti ile çıktım.
Mimaride hayli usta ve titiz olan İtalyanlar, Principe Tren İstasyonu’nu yaparken daha sade bir tasarım kullanmayı tercih etmişler. Bu şirin istasyon gözü yormayan dekoratif süslemeleriyle ilginizi çekebilir.
Principe’ten İtalya’nın birçok şehrine direkt sefer olduğu gibi Fransa’nın güney sahilindeki şehirlerine de buradan ulaşmak mümkün. Tren Italia, İtalya’nın resmi devlet demir yolları olması dolayısıyla çok fazla şehre ulaşım seçeneği sunuyor. En fazla iki aktarma ile İtalya’nın herhangi bir büyük şehrine rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Genova’ya gitmeden önce aklımda günübirlik destinasyon olarak Bologna ya da Torino vardı ancak Principe’e girdikten sonra aklıma yatan Monaco seyahati sonrası kendimi bir sonraki güne Monaco’ya tren bileti almış olarak buldum.
Nasıl ki uçak biletlerini önceden aldığınızda fiyat daha uygun oluyorsa bu durum Avrupa’daki tren seyahatleri için de geçerli. Akdeniz’in iki şık ülkesi işin içinde olunca ortaya yüksek fiyatlar çıkabiliyor. Ben, Monaco gidiş-dönüş biletine 65 Euro ödedim.
Genoa’da ikinci günüme, 08.56’da başlayacak tren yolculuğum için 07.00’de kalkarak başladım ve soluğu köşe başındaki Focacceria’da aldım. Focacceria, pizza hamurundan yapılan kıtır ekmek üzerine peynir, patlıcan, biber, soğan, domates gibi sebze koydukları hamur işi atıştırmalık olan focaccia’ların satıldığı dükkanlara verilen isim. Ben bir adet zeytinli bir adet patlıcanlı focaccia alıp Principe’e doğru yola koyuldum. Çevrede kısa bir foto safari yaparken gördüm ki Genoa’da tren trafiği bir hayli geniş ve kalabalık. Tren istasyonu sürekli hareketli. Trenlerin biri kalkıyor biri geliyor.
İtalya’da her ne kadar metro ağı ileri düzeyde olmasa da raylı sistem konusunda İtalyanlar bir hayli başarılı. Çevre gezimi sona erdirip perona doğru yol aldım ve beni Monaco’ya ulaştıracak treni beklemeye başladım.
Tren; Nice ve Marsilya’ya kadar gideceği için güzergahta birçok köy ve kasaba bulunuyor ve bu nedenle olsa gerek peron biraz kalabalık. Bir ara yer bulabilir miyim telaşına bile düştüm ancak treni görür görmez bu telaşımın boşuna olduğunu anladım. Çünkü trenin başı ve sonu arasında nereden baksanız üç dakika mesafe var.
Tren perona yanaştıktan sonra Genova’da inecekler indi ve ben de heyecanla trene atladım. Gidiş güzergahını gözümde kestirerek hemen bir cam kenarı koltuk bulup oturdum. Sabah saatlerinde kendini belli eden güneş, tren camının içine doğru girerken perdeyi özellikle çekmedim. Çekmedim çünkü daha seyahatimin 30’uncu dakikasından itibaren Akdeniz’in parlak maviliği ile tanışmış oldum.
Güneş ışınlarının Akdeniz aracılığı önce trenin camına, oradan da bedenime teması günümü güzelleştirdi. Güneş gözlüğümü taktım, arkama yaslandım. Ve seyahatimin büyük bir kısmı boyunca solumda bana eşlik eden Akdeniz’i parlak mavili manzarasını seyre daldım.
Kendimi Akdeniz manzarasından sıyırdığımda ara ara trenin içini gözlemliyorum. Yanımda oturan İtalyan kadın kitap okuyor. Her durak öncesi hoparlörlerden “Sinyor dela Sinyore” girişiyle başlayan anonslar yükseliyor. İtalyanca o kadar ezgili bir dil ki, karşınızdaki kişinin nameli konuşmalarına kapılıp gitmemeniz işten bile değil. Bir ara gözüm, karşımda oturan ancak Ventemiglia’da inen İtalyan beyefendinin bıraktığı gazeteye takıldı. Adım ve biraz inceledim.
Ventemiglia, İtalya ve Fransa sınırında küçük şirin bir kasaba. Akdeniz’in hemen kıyısında. Trenimiz burada 10 dakika bekliyor. Hem yolcu indi bindisi için hem de Fransız polisinin pasaport kontrolü için. Bulunduğum vagondaki çoğu insan Ventemiglia’da indi.
Sınırı geçtikten sonra 45 dakika daha tren yolculuğu sürüyor. Sonunda Monaco’ya geldiğinizi çok iyi anlıyorsunuz. Monaco, fazlasıyla gösterişli.
Monaco izlenimleri için:
Genoa’dan Monaco’ya trenle daha ucuz yollu seyahat etmek mümkün. Tren biletini önceden almanız gerek. Bu konuda aşağıdaki link size yardımcı olacaktır.
https://www.trenitalia.com/it.html